Size geçlik
yıllarında görmüş olduğum bazı rüyalarımı anlatmak istiyorum. Bunu anlatmamın
sebebi; Tanrı’nın nasıl rüyalar aracılığıyla bizimle iletişime geçmek, konuşmak
istediğini göstermektir. Hayatımın 28 yaşından sonraki yıllarını inançlı biri olarak
yaşadım. 28 yaşımdan önce sadece bir Allah’a inanıyordum. Gizlice ona uyumadan
önce Türkçe dua ederdir. Ama O’nu dinlemeyi hiç düşünmedim.
TANRI İLE İLETİŞİM … TANRI’NIN BİZLERLE BİR BABA& OĞUL İLİŞKİSİ
İSTEMESİ ,…. VE İMAN EDEREK POZİTİF
YAŞAMA GEÇİŞ…..
Tanrı ile ilk İletişim …. : Tanrı’nın benimle ilk
iletişim kurmaya çalıştığında 22,23 yaşlarındaydım. O yaşlarda çok zor zamanlar
yaşamıştım. Psikolojik bir tedavi görüyordum. Ağır bir depresyon içindeydim. Bu
konuya girmek istemiyorum. Çünkü o günlerde kalbime ve ruhuma Tanrı’nın nasıl
dokunduğu nu size anlatacağım. Bir gün yine evde istirahat ederken, kendi odamda
yatağımda yatıyordum. Pencereden hafif bir güneş ışığı gözlerimi kamaştırıyor du.
Uzaklara daha uzaklara ağaçların üzerinden bulutlara bakıyordum. Bulutlar
anidan canlandı. Bulutlar şekil değiştirmeye ve bazı figürler oluşturmaya
başladı. Sanki bir görüm görüyordum. Beyaz, siyah ve diğer renklerde ordu şeklinde atların bana
doğru geldiklerini gördüm. Beyaz atın ve diğer atların binicileri vardı.
Hepsinin göksel kanatları da vardı. Görüntü çok muhteşemdi. Sanki benim için
geliyorlardı. Bu görümden sonra olanlar;
Geceleri uyku ilacı alarak uyuyabiliyordum. Bir gece yarısı
uykudan uyandım. Odamda beni rahatsız eden ruhsal varlıklar olduğunu
hissediyordum. Onların seslerini duyuyordum ve evin içinde çıkardıkları bütün
gürültüleri duyabiliyor dum. Onlara karşı kendime nasıl koruyacaktım? Hep bunu
düşünüyordum. Çünkü bu ruhsal varlıkları sadece ben duyabiliyordum. Gece yatağımda
uyanık fakat gözlerim kapalı olarak uyuyor gibi yapmaya başladım. Yanıma kadar
yaklaştıklarını hissediyordum. Sürekli ürkütücü sesler çıkarıyorlardı. Onların
ruhsal kötü varlıklar olduğunu anlamıştım. Bu kötü ruhlar durup dururken neden
beni şimdi rahatsız etmeye başlamışlardı? Zaten yaşadıklarımdan sonra ağır bir
depresyondayken üstüne bir de bunlar çıkmıştı. İnsan görebildiği tehditlerle baş
edebilir diye düşünüyordum, görmediği varlıklardan kendini nasıl koruyabilir
ki? Sonra düşündüm ailemde nesiller boyu işlenmiş olan günahlar kötü varlıklara
birer geçit açıyormuş. Yani ailemizin geçmişte yaşamış olan diğer atalarımızın
günahları onların çocuklarından ve torunlarından hesap soruluyor. Yani
atalarımızın kendi hayatlarında işlemiş olduğu suçlar ve günahlardan yedi nesil
olacak olan çocuklarımız da lanetleniyordu. Bunlar Kutsal Kitapta anlatılanlar.
Sonradan öğrendim. O zamanlar tabii ki bu kadar bilgili değildim.
Yatağımda korkmaktan başka bir şey yapamıyordum. Sessizce
ağlıyordum. Dua ediyordum. Eğer gerçekten bir Tanrı varsa beni korumasını
istedim. “Allah’ım sana sığınıyorum” diye dua ettim. O duadan sonra Tanrı’nın
sesini işittim. O güne kadar duyduğum seslerden daha güzeldi. İşittiğim ses
bana “Korkma” dedi.
“Korkma çünkü Ben seninleyim.” “Oğlum senin bütün
günahlarının bedelini çarmıhta kanıyla ödedi. Çünkü O’na iman edersen sen de
kurtulabilesin diye çarmıhta öldü ve üç gün sonra dirildi. Buna iman eden ölse
de yaşayacaktır. Ona Kutsal Ruhumu vereceğim. O ben de ve Ben de onda
yaşayacağım. Oğul’a iman edene yargı yoktur. İman etmeyen ise zaten
yargılanmıştır.” Dedi..
Tanrı’nın benimle Baba&oğul ilişkisi istemesi
işte böyle başladı……
Tanrı’nın bir oğlu varmış. Bu oğul hakkında hiçbir bilgim
yoktu. Taaki o zamana dek . Tanrı’ya sığındığım o günden sonra artık bütün
korkularımdan kurtulmuştum. Yüreğimde tarif edilmez bir huzur ve esenlik vardı.
Tek ihtiyacım olan…. Tanrı’nın sevgisini yüreğimde hissedebiliyordum. Tanrı
beni seviyordu. Beni o karanlık gece yalnız bırakmamıştı. Tanrı’nın
kanatlarının altına sığınmıştım. Tanrı’la gizli bir ilişkimiz vardı. Ona
geceleri dua ederdim. O da beni korurdu. Daha fazlasını istemedim. Ama
biliyorum ki isteseydim onları da bana verirdi.
Sonra bir gece
Tanrı’dan olduğunu hissettiğim bir rüya gördüm. Rüyamda;
“Gökte büyük beyaz bir taht vardı. Ben tahtın sağında
oturuyordum. Tahtta oturan büyük parlak ışık bana bir şey gösterdi. Bak dedi.
Bu yargı gününden korkma!”... Yeryüzü yoktu. Gökyüzünde tahtın önünde büyük
küçük bütün ölülerin dirildiğini gördüm. Her biri tahtın önünde diz çökmüştü. Bazıları
“Haleluya diyorlardı…. Yücelik Güç ve Onur Tahtta oturanın olsun. Kutsal Kutsal
Kutsal olan…. Gücü her şeye yeten Rab Tanrı …. Övülmeye ve tapılmaya layık olan…
Seni yüceltiriz. “ diyorlardı. Sonra Tahtta oturan Rab Tanrı bana dedi ki “ Bak
dedi; Sen bu yargı gününden korkma!. Çünkü senin adın bu “Yaşam Kitabı”nda
yazılı. Bana sol elinde açık olan bir kitap göstererek bunu dedi.”
Bu rüyayı hala hiç unutmadım. Şu an elli yaşında bir Mesih
inanlısı olarak yaşıyorum.
İman ediş ve sonsuz yaşamın başlaması, kurtuluş ve
Tanrı’nın egemenliğine giriş…. Bütün bunlar ben
yirmi sekiz yaşında İsa filmini izledikten sonra yaşamım değişti. Sonunda
Tanrı yine bir rüyamda bana konuşmuştu. Yirmi sekiz yaşındaydım. Hala
yüreğimde Tanrı’yı arıyordum. O’nun sesini bir kez daha işitebilme için
yaşıyordum. Geçen yıllardan sonra artık sağlıklı ve kendine
Güvenen bir kadın olarak yaşıyordum. Biliyordum ki eğer zor
durumda kalırsam
Tanrı benim sesimi işitir. Ve Göksel Babam bana yardıma
koşar. İsa filmini izlemek istedim. Sonra çok etkilendim. Yine dua etmeye
başladım. Tanrı’yı aradığınız zaman size her zaman geri döner. Filmin sonunda
bir dua vardı. Bu iman duasını ederek Tanrı’yı yaşamıma davet ettim. “Günahlarımı
bağışla bana sonsuz bir yaşam ver. Gel ve yaşamıma gir, beni Babanın istediği
gibi bir insan yap dedim. İsa’ı Rabbim ve Kurtarıcı Tanrım olarak kabul
ediyorum. Dedim.”
Bu duayı yaptıktan sonra beklemeye başladım. Gece oldu …
yattım… Sabaha karşı bir rüya gördüm. Bu rüyamda ;
“Gece yatağımda uyurken odama bir ışık doldu. Işığın içinde
bir yüz vardı. Tam bakamıyordum, çünkü ışık o kadar güçlüy dü ki.. Gözlerim
kamaşıyordu. Işık bana dedi… “Sen çağırdın Ben de geldim” dedi.
Ben de senin O olduğunu nereden bileyim? Sana bakamıyorum bile dedim.” O
zaman bu ışık benim ruhumu bedenimden kucağına aldı. Ruhum bedenimden ayrılmıştı sanki… Yukarı
doğru yükseliyorduk. Yükseldik… Yükseldik…. Dünya ayaklarımızın altında bir top
gibi kalmıştı. Sonra yıldızların arasından ışık hızıyla uzaklara gittik.
Kristal cam saydamlığında parlak bir yüzeye indik. Orada güneş yoktu..
Orada karanlık da yoktu… Beni oraya getiren Rabbin ışığı
orayı andınlatıyordu. Oraya ayak bastım. Biraz yürüdüm gördüklerim şimdiye
kadar hayatımda hiç görmediğim güzellikteydi. Orayı aydınlatan ışık karşıma çıktı..
Ben O ışığın önünde diz çöktüm. O’na tapındım. Hala o parlak ışığa
bakamıyordum. Çünkü ben günahlıydım. Tanrı ise Kutsaldır. Sonra beni
kollarımdan tutup ayağa kaldırdı. Ve bana sarıldı. Bu Tanrı’nın sevgisiydi.
Kaybolmuş oğlunu bulmuş gibi bana sarılıyordu. O zaman… İşte o zaman diledim ki
orada onunla sonsuza dek kalayım istedim. Yani dünyaya geri dönmek istemedim. O
zaman O bu istediğimi o zaman yerine getiremeyeceğini ama dünyaya geri dönmem
gerektiğini, ve bu dünya da ‘O’nun için yapacağım büyük işler olduğunu söyledi.”
İman ederek pozitif yaşama geçiş…
Bu işler tamamlandıktan sonra Tanrı beni
yanına aynı şekilde geri alacağına inanıyorum. Tanrı’yı seviyorum. İnancımdam
bir gün bile vazgeçmedim. Dilerim ki her insanın yüreği bu Tanrı sevgisiyle
dolup taşsın. Tanrının sonsuz sevgisini tadabilsin. Şimdi elli yaşındayım. Yirmi
sekiz yaşından bu yana hayatım üçyüz altmış derece değişti. Rüya görmeye hala
devam ediyorum. Tanrı rüyalar aracılığıyla benimle konuşmaya devam ediyor. Şimdi
bile görmüş olduğum rüyalar hayatıma yön veriyor. Diyebilirim ki iman ettikten
sonra daha olumlu düşünmeye başadım. Olumsuz düşüncelere aklımda yer
vermiyorum. Aklım bir savaş alanı..
Tanrı beni seviyor ve Tanrı hepinizi de aynı şekilde
seviyor. Yalnız Tanrı hiç kimsenin kalbine zorla girmek istemez. Tanrı’yı kalbinize siz davet etmelisiniz. O
kalbinizin kapısını içerden ancak siz açabilirsiniz.
Tanrı sizinle olsun….